Beyşehirli “Kul Yusuf”

Bu yazı, Beyşehirli Kul Yusuf’un (Yusuf Bulut) ihlâs odaklı, gönüllü; örnek hizmetlerini anlatmak üzere kaleme alındı…

“Kul” Yusuf, Beyşehir’in İmrenler kasabasında yaşıyor… Köy mahiyetindeki kasabasında ilkokulu bitirdikten sonra 11 yaşında İzmir’e babasının yanına giderek hayata atılmış. Burada 14 yaşına kadar simit satmış. Babasının 1967 yılında vefat ettiği tarihe kadar günde 200 simit satarken, babasının garîk-i rahmet oluşuyla birlikte günlük simit satışları birden bire 400’e yükselmiş…

Babasının vefatı üzerine bu kez İstanbul gurbetine yola çıkmış. Beyşehir’den İstanbul’a göç eden akrabaları gibi “taşı toprağı altın” İstanbul’da bir dönem simit; sonrasında da yoğurt satmış… Yoğurt kefelerini sırtına alarak İstanbul’da sur içinde dolanıp durmuş; yollarda nasibini aramış… Kazandıkça şükretmiş, şükrettikçe nimetleri ziyadeleşmiş, ticaret gelirinden fakir ve fukaranın hakkını her zaman gözetmiş. 1965 yılından 1999 yılına kadar tam 31 yıl İstanbul’a çalıştıktan ve yaşı kemâle erdikten sonra “bu kadar dünyalık yeter” diyerek köyüne dönme kararı almış.

43 yaşına kadar İstanbul’da kazandığı dünyalıklarını satarak köyüne; İmrenler’e dönmüş… 17 yıldır da burada yaşıyor…

İMRENLER GÜLLÜK-GÜLİSTANLIK BİR YER…

İmrenler güllük-gülistanlık, yayla havasının teneffüs edildiği küçük bir kasaba… Kış aylarında 1.500’e kadar düşen nüfusu yaz mevsimi geldiğinde 3000 oluyor.

Kul Yusuf emekli… Çok da bir varidatı yok aslında… Bir evi, bir otomobili ve hizmet aşkıyla yanıp tutuşan bir gönlü var…

Kul Yusuf köyünde gönüllü hizmetlere pazar taşımacılığı yaparak başlamış… Çarşamba günleri İmrenler’in pazarı kurulur. Pazarda iğneden ipliğe, tekstil ürününden meyve sebzeye kadar hemen her şey bulunur… “Köylümüz pazardan evinin bir haftalık malzemelerini alıyor… Köy, büyük bir yer, insanlarımız bunları evine taşımakta zorlanıyor… Kimi zaman birkaç kez pazara gidip geliyor… Bu durumdan kendime vazife çıkararak, hemşehrilerimi pazardan eve ücretsiz olarak taşımak istedim” cümleleriyle anlatıyor çarşamba pazarı serencamını… Anlatıyor ve ekliyor:  “O gün bugündür 15 yıl oldu. Çarşamba günlerinin gelmesini iple çekiyorum.”

Bu cümleler de refikimizin pazar hizmetinin nasıl başladığını izah ediyor… “Bir gün pazardan 18 kiloluk bir yağ tenekesi almıştım. Her nasılsa arabamla gelmemiştim pazar yerine. Yakın bir arkadaşımdan beni evime bırakmasını rica ettim. Lakin ricamı kırdı. İşte benim pazar hizmetim böylelikle başlamış oldu.”

PAZARIN TAM ORTA YERİNDE NASİBİNİ BEKLİYOR…

Kul Yusuf İmrenler pazarın tam ortasında nasibini; köylülerini bekliyor… Kul Yusuf’un arabasına binmek için kimi zaman sıra oluyor… Herkesi sırayla evine götürüyor. Ayrıca köylülerin aldığı zerzevatın evine taşınmasına kadar yardım ediyor. Zengin-fakir, arabası olan olmayan ayrımı yapmadan herkese hizmet ederek, “Adamın arabası var, ama pazara getirmemiş, unutmuş, şimdi ona hizmet etmeyecek miyim?” diyor. “O anda arabasını unutmuş olabilir, aracının yakıtı olmayabilir…”

Kul Yusuf, İmrenler pazarına canlılık ve hareket getirmiş. O pazarın orta yerinde durdukça satışlar artıyor… Herkes memnun, alıcı memnun, satıcı memnun… Kul Yusuf daha bir memnun… İmrenler’in pazarcı esnafı özellikle patates soğan gibi çok tüketilen emtiayı bir sonraki pazar için toplamıyor… Köylü, kavun-karpuz gibi “kilo çeken” ürünleri eve nasıl taşırım derdi olmadan satın alıyor… Köylüler, haftalık 10 kg.lık alış-veriş yapacaksa kendilerini götürecek bir araç olduğu için 15 kg.lık alışveriş yapıyor…

Kul Yusuf bir nevi kamu hizmeti görüyor… İmrenler Belediyesi de onun bu hizmetinden oldukça memnun… Onun pazar hizmeti yaz aylarında daha bereketli oluyor. Kışın pazarda insan sayısı azalıyor. “Yazın gelmesini dört gözle bekliyorum” diyor Kul Yusuf. Yaz aylarında günde 10-15 sefer yaparken kış günlerinde sefer sayısı 5-6 ile sınırlı kalıyor.

Kul Yusuf, sürekli olarak köylüye nasıl hizmet edebilirim sorusunun cevabını arıyor… Böylesi düşünceler içerisindeyken başlamış defin hizmetlerine… Mezarlıkta çalışmayı çok seviyor. Bu cümleler, cenaze hizmetine ilişkin: “Cenazelere ekseriya yaşlılar katıldığı için defin hizmeti gereği gibi yapılamıyor. Köy camilerinin meşrutalarında yeterli defin malzemesi yok. Kazmaların sapı yarık, kürekler eski, toprağa diş geçiremiyor… Temiz ve sağlam küreklerle çalışmak defin işlemlerini kolaylaştırıyor.” Bu mülahazalarla yola çıkarak, 4 adet kürek, kazma ve tırmık alarak otomobilinin bagajına koymuş.

GÖZÜ KULAĞI SALÂ SESİNDE…

Kul Yusuf’un gözü kulağı minarelerde, minarelerden gelecek salâ sesinde… Köyündeki tüm cenazelere katılıyor. Yakın köy camilerinin minarelerinden okunan rahmet çağrısını bir şekilde işitiyor… Müezzinin nidasını duyunca abdest alıp marşa basıyor ve cenaze namazlarına yetişerek defin hizmetini bizzat gerçekleştiriyor. Köylerdeki defin hizmetlerine ilişkin şu tesbit de Kul Yusuf’a ait: “Hemen hemen her cenazede yaşlılar oluyor… Cenazelere katılanların %10’u genç… Benim gibi, eli ayağı iş tutan en fazla 10 kişi oluyor.”

Tüm bunları “bereket” kavramıyla izah ediyor. Emekli maaşının 10’da biriyle gerçekleştiriyor bu hizmeti. “Emekli maaşı büyük para, köy yerinde harca harca bitmiyor” diyor.

İçki ve sigara içmediği için kendini 10 yaş genç hisseden ve kolay kolay yorulmadığını belirten Kul Yusuf, İmrenler Kasabası’nın mezarlığının envanterini de çıkarmış. En az 6.000 mezarın kayıp olduğunu; köy mezarlığında 2.000 isimli mezar taşı bulunduğunu söylüyor. Mezarlıkta medfun bulunan mevtaların adlarını telefon fihristi şeklinde hazırlamış. İsimlerini cebinde taşıdığı ahret âlemine göç eden hemşehrilerinin fihristini yakında internette yayınlayacak.

Allah dostu, cennetmekân hemşehrisi Lâdikli Ahmet Ağa’ya yetişip elini öpemedim. Onun yolundan, izinden yürüyen Beyşehirli Kul Yusuf’a yetişerek eline öptüm… Hızır Aleyhisselâm her daim aramızda dolaşıyor… 3’ler, 7’ler ve 40’lar insanlığın hizmetine râm oluyor…

Sadece kendi kasabasının cenazelerine değil; yakın kasabaların cenaze namazlarına da katılan Kul Yusuf, İmrenler’in geride kalan son dört yılının ölüm ortalamasının 21 kişi olduğunu; İmrenler halkının ortalama yaşam süresinin de 76 olduğunu belirtiyor.

Bu istatistikler de ona ait: İmrenler’de 2008 yılında 31; 2009 yılında 26; 2010 yılında 22; 2011 yılında 25 ve 2012 yılının geride kalan dokuz ayında da 25 cenaze olmuş ve bunların tamamına iştirak etmiş. Son cenazeyi 25.08.2012 Cumartesi günü defnetmiş.

Kul Yusuf’un hissiyatı; halet-i ruhiyesi şöyle: Gönüllü koşuşturmacalarından hiçbir yorgunluk hissi duymuyor. Bilakis, mutlu oluyor, huzur duyuyor. Çevre köylerdeki asker arkadaşlarına haber salmış, cenaze olduğunda haber veriyorlar… Mekke-i Mükerreme’de; Medine-i Münevvere’de görmüşünüzdür: Cenazeler koşar adımlarla götürülür. Kul Yusuf da işte böylece cenaze haberini alır almaz marşa basıp yollara revan oluyor. Defne, rahmete koşuyor… Hemen yola çıkıveriyor… “Konya hudutları içerisinde nerede bir cenaze haberi alsam hemen orada olmam lazım gelir” diyor… Aynı günde birkaç cenazeye katıldığı da oluyor Kul Yusuf’un… Cenaze sahiplerinin akrabalarına, konu-komşusuna servis hizmeti de veriyor.

En mutlu olduğu, feyiz aldığı defin işlemleri kışın katıldığı cenaze namazlarıymış. Arabasına küreklerin, kazmanın yanına kışın bir çift çizme de koyuveriyor… Soğuk havalarda, yağmurlu, çamurlu, buzlu, tipili günlerde mezar kazmanın kendisini mutlu ettiğini söylüyor. Bazen gece de hizmete gidiyor. Köylerine trafik kazası sonrasında gelen bir cenaze saat 23:00 sularında defnedilmiş.

İmrenler’de kış oldukça çetin ve zorlu geçer. Kimi zaman köy yolları kapanır, yollar buz tutar… Kul Yusuf kar yağışının olduğu günler sabah namazından sonra köyündeki dört caminin bahçesindeki karları, buzları temizler ki köylüler düşüp bir yerlerini kırmasın…

Kul Yusuf kış aylarında yiyecek bulamayan kuşları düşünür… Hasat zamanında 20 teneke kadar buğdayı kuşlar için ayırır… Köyün park ve bahçelerine kuşlar için yem bırakır. İmrenler’e kar, tipi mevsimi geldiğinde kuşlar yiyecek bulamayınca Kul Yusuf’un evinin camını tıklar… Onlarca kumru, güvercin, sığırcık, saka ve serçe kuşları hamilerinin evinin bahçesinde kendileri için yaptığı devasa yemliklere sıra sıra dizilir… Kışın uzun sürdüğü, Kul Yusuf’un kanatlı misafirlerinin evinin bahçesini dolup boşalttığı bir karlı günün sonunda evindeki buğdaylar biter… O gece komşusu rüyasında Kul Yusuf’un buğdaylarının bittiğini görür ve sabah olur olmaz üç teneke buğdayla kapısını çalar…

KUL YUSUF TOPRAKLA HAŞIR-NEŞİR

Küçüklüğünden beri toprakla haşır-neşir olan Kul Yusuf, arif bir kişi… “Üç sınıf insanı toprak yemez” diyor ve ekliyor: “Toprak, sevabı çok olanları yemez, şehitleri yemez… Bir de günahı çok olanları yemez… Çünkü toprağın midesi kaldıramaz bunu…”

Mezar kazılırken cenazenin konulacağı yere -sapma yerine- yatarak ölçü aldırıyor. “Mezarın içine yatınca ölümün korkulacak bir şey olmadığını fark ediyorum. Ölümden ne korsansın/Korkma ebedî varsın”, komşularımız sapma yerine ölçü olarak girmek istemiyor, sapma yeri iyi olmazsa cenaze yerinde rahat yatamaz, sapma yerine sığmaz, diri kadar ölüyü de ölüyü de düşünmemiz lazım, kabirde mevtanın konulacağı yer dar olmamalıdır, ölçü alınmazsa cenaze oraya sığmaz” diyor.

İmrenler’de kabirlerin sapma yerine konulan cenazelerin üzerinin taş ya da tahta ile, Çavuş köyünde kerpiç ile, Burunsuz’da logar kapaklarıyla, Selki ve Köşk’te taş ve tahta ile Beyşehir ve Konya’da tahta ile örtüldüğü malumatını da aktarıyor, şimdiye kadar katıldığı cenaze namazının sayısını unutan Kul Yusuf…

“Köyde kış kıyamet olsa, kimseler de ortalıkta olmasa cenaze yerde kalmaz. Tek başıma yıkar, kefenler ve defnederim. Yeter ki cenaze namazını kılacak kadar bir cemaat olsun.” cümleleri de ona ait…

İmrenlerli âbid adam, cami hocaları ve öğretmenlerin kendisini örnek aldığını; emekli olduktan sonra memleketlerine giderek benzer hizmetlere başlayacaklarını söylüyor…

Köyde yazın düğünler olur… Köy düğünlerine onlarca, yüzlerce hısım, akraba misafir katılır. Sofralar kurulur, sofralar boşalır. Tabaklar elden ele uzatılır… Düğünün sonunda evlerin orta yerine yüzlerce tabak birikir. İmrenler’de düğün yemeklerinin bulaşıklarını da gönüllü olarak Kul Yusuf’un yıkadığını söylemeye hâcet olmasa gerektir…

“Kasabamızda çeşme sıkıntısı var. Köyüme birkaç çeşme kazandırma gibi bir derdim var artık benim” diyen hizmet adamı, kendi yerine yetiştireceği Allah kullarını arıyor. “Benden en az 10 yaş genç olmalı, dinç olmalı” dediği halefini 2 ya da 3 ayda yetiştirebileceğini söylüyor.

BİLGE ŞAHSİYET

Bilge bir şahsiyet olan Kul Yusuf, edebiyattan sanata, coğrafyadan şifalı bitkiler ve emraza kadar geniş bir ilme sahip nevi şahsına münhasır bir zat… Geçtiğimiz yıllarda köyünde misafir ettiği ABD Milli Eğitim Müdürlerinden Mr. Nilsen ile ABD’de çalışan mühendis oğlunun tercümanlığında geniş bir sohbet etmiş. Hasbıhalin bir yerinde söz, nasıl olduysa hapishanelere gelmiş ve Kul Yusuf, Bay Nilsen’e San Francisco Körfezi’nde ABD’nin bir zamanların en ünlü mahpus damı olan Alcatraz ada hapishanesinin kapatılma nedenini sormuş… Muhatabından tatmin edici karşılığı alamayınca ada hapishanesinin önceleri İspanyol yönetiminde olduğundan başlayarak, isminin bir zamanlar Pelikanlar Adası “La Isla de los Alcatraces” olduğundan tutun da 1962 yılında buradan bir şekilde sırra kadem basan hükümlülerin yakalanamaması sebebiyle kapatıldığını söylemiş…

Bir gün yolunuz Beyşehir tarafına düşerse Kul Yusuf’la tanışmak için İmrenler kasabasına gidiniz. Onu ya çarşı-pazarda konu-komşusunun hizmetinde koşarken, ya kabristanlıkta defin hizmetinde bulunurken ya bir hastayı doktora götürme çabasındayken ya da adı ne olursa olsun mutlaka bir iyilik peşinde koşarken bulacaksanız Kul Yusuf’u.

Bugün cemiyetimizin Kul Yusuf gibi halisane niyetlerle hizmet eden arif şahsiyetlere, bilge insanlara, fukara dostlarına her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Toplumumuz, “Önce nefsine sonra insanlara vaaz et” buyruğunu nefsinde tatbik ederek bu minval üzere karşılıksız hizmetlere râm olan, özü-sözü bir, yaptığı/talibi olduğu hayır-hasenât hizmetinde “Kalp kırmak Kâbe’yi yıkmak gibidir” fermanını kendine düstur edinen Hakk dostlarının yolunu gözlüyor… Kul Yusuf’lara selâm olsun…

İbrahim Ethem Gören, Beyşehirli Kul Yusuf, Sondevir Haber Portalı-7 -8 Eylül 2012